Pandemi sonrası değişen yaşam tarzlarımız, yatırımlarımıza da yansıdı.
2017’nin başında, yatırımcılar arasında kripto paralara yatırım yapanların oranı %1’ken, bugün bu oran %23’e yükseldi. Bu artışı sadece ben bu yazıda sizlerle paylaşmıyorum, veriler de beni doğruluyor. Araştırmalara göre, nihai tüketicilere bugün ‘fiyatını en çok merak ettiğiniz yatırım aracı nedir?’ diye sorulduğunda; her 8 kişiden 5’i Bitcoin ve türevleri cevabını veriyor.
O zaman akla şu soru geliyor: Her gün araştırıyoruz ama araştırdığımızı ne kadar biliyoruz?
Bitcoin’in piyasaya ilk sürülüşü 2008 krizine dayanıyor. Aynı bugün olduğu gibi, 2005 yılından itibaren yavaşlayan ekonomileri hareketlendirmek adına, hükümetler gözlerini vatandaşlarının tasarruflarına dikmişti. Tasarrufları hareketlendirmenin en kolay yolu da ‘gelecek’ satmaktı. ABD hükümeti, Amerikan rüyasını pazarlamaya başladı. Büyük evler, harikulade bahçeler ve mutlu aileler…
Tabii vatandaşın hayalindeki evi alabilmesi için krediye ihtiyacı vardı, bankalar da bu boşluğu doldurmak adına 3 sene gibi kısa bir sürede, milyarlarca dolarlık kredilere alan açtılar. Artan kredi borçları, tarihler 2008 Nisan ayını gösterdiğinde, artık taşınamaz hale geldi ve Amerika’nın batmaz denilen sisteminin en büyük fon yöneticilerinden biri battı. Bilmeyenler için, bir ülkede bir banka kendi başına batmaz, mutlaka yan sermaye sağlayıcılarına da ciddi zararlar verir.
2008 yılında fitilin ateşlenmesi sonrası, ABD ekonomisi adeta üst üste konulmuş iskambil kağıtları gibi darmaduman oldu. Borsa endeksleri tepetaklak oldu ve finansal sistem durma noktasına geldi. Kriz bankalardan piyasaya, piyasadan nihai tüketiciye yansıdı.
Yine benzer bir yöntemle, Amerikan Merkez Bankası çöküşe geçen ekonomi için yaptığı gibi karşılıksız para demetlerini piyasa kullanımına açarak can suyu olmaya çalıştı. Nihai tüketici zarar görmüştü, ancak basılan trilyon dolarlık banknotlar onların değil, şirketlerin kasasına girdi.
Bilerek ya da bilmeyerek FED, tedavi sürecine küçük tüketiciyi almadı, alamadı. Ülke genelinde protestolar yapıldı, insanlar bir gecede evlerini, arabalarını kaybettiler, hayallerini çöpe attılar. Amerikan hükümetinin ve kapital düzenin süsleyip püsleyip önlerine sunduğu hayal artık bitmişti.
İşte tam bu sırada Bitcoin’in ilk tohumları atılmış ve piyasaya sürülmesi için fırsat kollanıyordu. Kimler tarafından? Satoshi Nakamoto isimli bir Japon ya da iddialara göre bir grup tarafından.
Yaşanan krize ve körelmiş finansal sisteme inat, merkeziyetsiz bir yapı kuruldu. Satoshi Nakamoto, bu oluşumun adına ‘blokzincir teknolojisi’ dedi, resmi parası gibi de Bitcoin’i gösterdi. Ve sonrasında hayatlarımız asla aynı olmadı.
Neden mi bu kadar geriye gittim? Çünkü içinden geçtiğimiz, geçmeye çalıştığımız pandemi sürecinde aslında tarih tekerrür ediyor. Yine ülkeler dev paketler açıklıyorlar, enflasyonu yükseltiyorlar, insanların alım gücü azalıyor ve tasarruf arayışı artıyor. Farklı nedenler ama yaşananlar aynı. O nedenle aradan geçen 12 sene sonunda Bitcoin yine revaçta ve herkesin dilinde.
Bitcoin hakkında en çok merak edilen ise, fiyatının artıp artmayacağı…
Bitcoin’in fiyatı artacak mı sorunuza cevabım evet. Blokzincir teknolojisi sayesinde hem yatırımcısına kazandıracak hem de bazı kabul gören sektörleri tamamen finansal sistemden silecek. Bunların başında bankacılık gelirse şaşırmayın derim.
Yatırımcıların hayatta kalmasını ise, zamanlama ve hazırlanma anlamında ne yaptığı belirleyecek. O nedenledir ki fiyat artışına, yani sonuca odaklanırken, eğer yolculuğu, tecrübeyi ve stratejiyi önemsemezseniz, maalesef sonucunuz kazanç değil, kayıp olacaktır.
O halde yazının sonuna gelirken size bir sorum olacak. Şu ana kadar başaramamış olsanız da, anlamıyorum diye hayıflanan tarafta olsanız bile, bundan sonra daha dayanıklı ve kazanan bir kripto para takipçisi olmaya hazır mısınız?
O halde takipte kalın...
Görüşmek üzere…
*Yatırım tavsiyesi değildir.
Beste Uyanık'a ait diğer yazıları okumak için;
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.