Hayatımız Koronavirüs oldu, her yerde Korona var ve tüm dünyayı etki altına aldı.
Dünyanın neredeyse tamamını etkisi altına alan Koronavirüs salgını borsalardan petrol fiyatlarına, faiz oranlarından altına kadar tüm piyasaları altüst etti. Dünya ekonomilerinde çok sert bir şekilde frene basıldı. Üretim, turizm, dış ticaret ve taşımacılık durma noktasına geldi. Dünya Sağlık Örgütü’nün, geçen hafta Coronavirus’ü küresel salgın (pandemic) ilan etmesi ile birlikte tüm dünyada ülkeler kendi ülkelerini ve kendi vatandaşlarını korumak için çeşitli önlemler almaya başladılar. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, virüs muhtemelen dünyadaki tüm ülkelere yayılacak, etkilenen ülke sayısı daha da artacak…
Virüsün global ekonomi üzerindeki etkileri hızlanıyor. Geçtiğimiz hafta pek çok kurumun revizyonlarında, Avrupa’da resesyona kesin gözüyle bakılırken, ABD tarafında büyüme beklentilerinin %0.5 civarlarına doğru revize edildiğini gördük. Muhtemelen tüm bu rakamlar tekrar revize edilecektir. Beklentiler, 2020 yılında global ekonominin resesyona gireceği yönünde. ABD’de bu yıl seçim yılı olmasından hareketle, bir resesyonun önüne geçmek için de her türlü adım atılacaktır. Geçtiğimiz hafta merkez bankalarından olağanüstü para politikaları adımları açıklandı, artık maliye politikaları beklenecek.
Salgının toplum sağlığı yanında ülke ekonomilerini etkileyen boyutları da kendini hissettirmekte. Küresel piyasalardaki dalgalanmaların artırdığı finansal riskler, tedarik zincirlerine ve ihracata yansıyan olumsuz etkiler ve salgınla mücadele tedbirlerinin iç talebe etkileri ülke ekonomilerini zor bir durumda bıraktı. Meselenin ekonomik boyutlarına karşı önlemlerin de hızla hayata geçirilmesi, daralma dönemini yeni geride bırakmış ekonomimizde toparlanmanın devam edebilmesi ve istihdamın korunması için önemli. Bundan sonrası için iki senaryo var. İlki, en korkulan, küresel resesyona girilmesi ve beraberinde deflasyon da olmasıyla, 2009 krizinden daha uzun soluklu bir problem yaşanması. İkinci senaryo, virüsün etkisinin yaz aylarında azalmasıyla çok düşük faiz ve büyük miktarda global likidite ile baş başa kalınması. Yani bu senaryoda V şeklinde bir küresel toparlanma görürüz. Bu iyi bir senaryo tabii ki.
Böyle bir küresel krizi Türkiye ağır dış borçla ve dış finansman ihtiyacı ile karşılıyor. Bankalarımızın dış borç çevirme rasyosu mevcut durumda %70 civarında. Dünyada merkez bankaları piyasaları sıfır faiz hatta eksi faizle büyük miktarda fonlamaya başladı. Ancak bunun da yeterli çare olmayacağı konuşuluyor. Tek çıkış ve umut, bahar ve yaz ayları ile birlikte salgının bir iki ay içerisinde biteceği şeklinde.
Elzem olmayan kamu harcamalarını kısmak; havaalanı, köprü, otoyol için yapılan hazine garantili ödemeleri durdurmak, bankacılık sistemini her türlü desteklemek, reel sektörü desteklemek, vergi tahsilatlarını sıfır faizle ertelemek… Eğer Koronavirüs, iki aya kadar ortadan kalkarsa, ardından uygulanacak tasarrufa dayalı bütçe politikası ile bu iki ayda ortaya çıkacak enflasyonist baskının etkilerini ortadan kaldıracaktır. İki aydan uzun sürerse, krize ağır borç yükü ve dış kaynak ihtiyacı ile yakalanan Türkiye için uzun zamandır bahsettiğimiz yapısal önlemleri artık devreye sokmak çok ama çok önemli olacaktır.
Herkese sağlıklı günler diliyorum.
Murat Sağman'a ait diğer yazıları okumak için;
Enflasyon Artık En Büyük Derdimiz
Konut Almak Bir Yatırım mıdır?
Dolar Niye Bu Kadar Önemli?
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.