Kasım ayına girerken hem dünyada hem Türkiye’de birçok gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz.
Kasım ayına girerken hem dünyada hem Türkiye’de birçok gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Hadi sıralayalım: ABD’de başkanlık seçimi, Covid-19’da ikinci dalga endişeleri, TL’nin değer kaybı, ekonomilerde kırılganlık, jeopolitik gelişmeler, dış ilişkilerde sorunlar…
İlk önce tüm dünyayı etkileyecek ABD seçiminden başlayalım. Mevcut ABD Başkanı Donald Trump ve rakibi Joe Biden son tartışma programında da karşı karşıya geldiler. Anketlere bakıldığında Joe Biden önde gözükse de, Başkan Trump’ın farkı kapattığı görülüyor. Ülke genelinde Jeo Biden ortalama 9 puan önde götürüyor. Ancak başkanlık seçiminin kaderini kararsız ve “salıncak” adı verilen eyaletler belirleyecek.
Kararsız eyaletlerin önemli bir bölümündeki anketlerde Joe Biden Başkan Trump’ın önünde olsa da fark ülke genelindeki kadar fazla değil. Unutmayalım ki 4 yıl önceki seçimden önce Demokrat Parti adayı Hillary Clinton seçim gününe kadar anketlerde genelde önde götürüyordu. Ancak seçim gecesi sonuç farklı oldu. Clinton ülke genelinde fazla oy kazanmasına rağmen, delege sayısında geride kaldı.
Bir adayın başkan olabilmesi için 538 delegenin 270’ini kazanması gerekiyor. Anketlerin sandığa nasıl yansıyacağıyla ilgili kamuoyunun merakı ise seçim gününe kadar sürmesi bekleniyor. Biden ne kadar avantajlı gözükse de, Trump’ın 2016’da 3 kritik eyaletten Michigan, Pennsylvania ve Wisconsin’de toplam sadece 78 bin oy farkla başkanlık koltuğuna oturduğunun göz ardı edilmemesi gerekiyor.
Türkiye ile ilgili S-400 meselesi yüzünden bekleyen CAATSA yaptırımları ve Halkbank ile ilgili dava var. Trump-Erdoğan iyi ilişkileri yüzünden demokratlar bu dava ve yaptırımlarda tam istediklerini alamadılar. Biden seçilerse ve aynı zamanda senato cumhuriyetçilerden demokratlara geçerse Türkiye ile ilgili riskler artabilir. Biden hükümeti ile ilişkiler belirleyici olacak.
Koronavirüs salgını durmak bilmiyor. Son günlerde birçok Avrupa ülkesinde yeni vaka ve ölüm sayısında tarihi rekorlar gelmeye başladı. Almanya, Polonya, ve Çekya’da vaka sayısı rekor kırarken; Rusya, Ukrayna ve İran’da son 24 saat içerisinde Covid-19’a bağlı sebeplerle yaşamını yitirenlerin sayısı da tarihi seviyelere ulaştı.
Koronavirüs salgınına karşı sıkı önlemler alarak ilk dalgayı bölgedeki diğer ülkelere göre daha az hasarla atlatan Almanya’da bile günlük vaka sayısı hız kazanmaya başladı. Fransa’da günlük vaka sayısı 40 000’e ulaştı. Böylece birçok ülke vaka sayısının artması ile önlem ve kısıtlamalara geri dönmeye mecbur kalmaya başladılar.
Dünyada koronavirüs salgını hızla yayılmaya devam ederken sadece günlük vaka sayıları değil, koronavirüse bağlı sebeplerle yaşamını yitirenlerin sayısı da hızla artıyor. Resmi verilere göre dünyada 44 milyondan fazla insanda koronavirüs tespit edilirken, Covid-19’a bağlı sebeplerle yaşamını yitirenlerin sayısı da 1.1 milyonu geçti. Koronavirüs salgınından en çok etkilenen ülkeler ABD, Brezilya, Hindistan, Rusya, Fransa ve İspanya olarak sıralanıyor.
Aynı zamanda son dönemde Türkiye’de de vaka sayıları arttığını görüyoruz ve gelecek dönemde olası kısıtlamalar ve / veya yasaklar mutlaka gündeme gelecektir. Örnek olarak en son sağlık Bakanlığının 81 ile genelge gönderirken, genelgede salgın sürecinde istifa taleplerinin kabul edilmeyeceği belirtilerek, izinlerle ilgili düzenlemeler yapıldığı kaydedildi. Hepimizi maalesef çok zor bir kış bekliyor.
O kadar çok var ki hangisini söyleyelim? Fransa ile gergin ilişkiler, Libya, Suriye ve Ermenistan-Azerbaycan ile ilgili Rusya ile anlaşmazlık, S-400 ve Halkbank davası yüzünden ABD ile kırılgan ilişkiler, Suudi Arabistan ve başka ortadoğu ülkeleri ile bozulan ilişkiler ve boykotlar, ABD ile Çin ve İran gerginliği. Tüm bu jeopolitik gelişmeler ABD seçiminden sonra eğer Biden gelirse mutlaka farklı şekillenebilecek. Biden’ın Trump’a göre dünya ile daha barışçıl politikaları tercih etmesi önemli olasılıklar arasında olacaktır.
Önce enflasyondan başlayalım. Merkez Bankası son enflasyon raporu toplantısında yüzde 8,9 olan yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 12,1’e yükseltti. TCMB Başkanı Uysal, dolarda soluksuz devam eden yükseliş için “Merkez Bankasının kuru bir yerde sabitleme gibi bir hedefi olamaz” dedi.
Değer kaybeden TL yüzünden maliyet anlamında gelecek aylarda enflasyonda bir belirsizlik olacak. Enflasyonun ve dövizin düşmediği bir noktada Merkez Bankası mutlaka faiz oranları artırmak zorunda kalacaktır. Yani bundan sonra kredi ve mevduat faizleri yükselmeye devam edecektir. Dolardaki yükselişin durması Swap benzeri dış bir kaynak girişi veya faizlerin artması ile olacaktır. Faizin tek başına artması yetmeyecektir, güven artırıcı başta hukukun üstünlüğü ve olumlu dış ilişkiler olmak üzere yapısal değişiklikler gelmesi gerekecektir.
İktisadi açıdan bakarsak, enflasyon kalıcı olarak düşmeden, fiyat istikrarı sağlanmadan faizler düşürülürse kısa vadede ekonomi canlanıyor gibi olsa da uzun vadede bu kazanımlar geri verilir ve son dönemde yaşadığımız dengesizlikler meydana gelir.
Bir yandan ekonomik politikalar ve salgına yönelik belirsizlikler devam ederken büyüme tahminlerinde de belirsizlikler sürüyor. Bu yılın üçüncü çeyreğinde bir toparlanma bekliyoruz ancak yılın son çeyreğinde kurlarda yaşanan volatilite ve pandemide görülen ciddi vaka artışı yüzünden tekrar küçülmemiz beklenebilir. Bununla birlikte kredi faizlerinde görülen belirgin yükselişle kredi büyümesi önemli ölçüde yavaşladı.
Başında söylediğimiz gibi saydığımız sebeplerden dolayı zor bir dönemden geçiyoruz. Başta pandemi olmak üzere belirsizliklerin olduğu bir yerde daha dikkatli olmalıyız. Mutlaka riskinizi yönetin. Riskinizi yönetirseniz kriz yönetmek zorunda kalmazsınız.
İzmir’de gerçekleşen depremde yakınlarını kaybeden vatandaşlarımıza başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. İzmir’deki yaraları çabucak sarmak dileği ile herkese sağlıklı günler dilerim.
Murat Sağman'a ait diğer yazıları okumak için;
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.