Dünya piyasaları, finansal kurumların aldığı kararlardan etkilenir, Amerika Birleşik Devletleri’nin merkez bankası FED, küresel boyutta söz sahibi olan kurumların başında gelir.
İçindekiler
FED faiz kararları hem Amerika’nın hem diğer ülkelerin piyasaları tarafından yakından takip edilir. Ülkelerin ekonomik ve mali süreçlerine yön veren bu kuruma dair detayları sizin için açıkladık.
FED, Amerika Birleşik Devletleri’nin merkez bankasıdır. 23 Aralık 1913 tarihinde ülkenin para politikalarını etkin şekilde yürütmek için kurulmuştur. Merkezi Washington’da yer alan kurum, 12 ticaret bölgesini kapsar. Ekonomik kriterlere göre ayrılan bölgeler, finansal kararlarını bağımsız olarak alır. Ancak bu kararlar, merkez bankasının en yetkili organı olan Guvernörler Kurulu tarafından denetlenir. FED’in kelime açılımı olan “Federal Reserve Systems”, bu çok bölgeli yapıyı ifade eder. Bu nedenle kuruma merkez bankaları sistemi de denir.
Merkez bankalarının temel amacı, fiyat istikrarını sağlamaktır. Bir diğer ifadeyle, enflasyon oranını dengede tutmaktır. Enflasyon oranındaki denge, piyasalardaki ani dalgalanmaları önler. Dünya piyasalarını belirleyen FED’in de öncelikli hedefi fiyat istikrarıdır. Merkez bankaları sistemi, fiyatlardaki aşırı düşüşleri ve yükselişleri engeller. Kurumun diğer görevlerini aşağıda görebilirsiniz.
Merkez bankası, para politikası araçlarıyla ABD’deki finansal dengeyi korur. Aldığı kararlarla maksimum istihdam ve fiyat istikrarı hedeflerine ulaşmaya çalışır. Maksimum ya da tam istihdam, mevcut tüm üretim faktörlerinin ekonomiye katılmasıdır. Yani işsizliğin makul seviyede olduğu ideal koşulları ifade eder. Merkez bankası, istihdamı artırmaya yönelik politikalar yapar. Aynı zamanda enflasyon dengesini sağlar. Böylece işsizlik ve enflasyon arasındaki ters yönlü ilişkinin etkilerini azaltır.
Faiz kararlarını içeren FED açıklaması, küresel piyasalar tarafından sürekli olarak takip edilir. Zira bu kararların hem ABD ekonomisinde hem diğer ülkelerin piyasalarında pek çok etkisi bulunur. FED faiz kararının etkilerine geçmeden önce sürecin işleyişinden bahsetmek gerekir. Kurum, bankalara nakit desteği sağlamak için borç verir. Ayrıca likidite* dengesini korumak için bankalardan borçlanır. Bu finansal süreçlerde FED tarafından belirlenen faiz oranı esas alınır. Özetle merkez bankası faiz kararı, para arzının ve likiditenin kontrolünü sağlar.
ABD FED faiz kararı, her yıl 7 haftalık aralıklarla toplamda 8 defa belirlenir. Bu açıklamalara göre gecelik faiz oranının kaç baz puan değiştiği öğrenilir. Gecelik bir diğer adıyla hedef faiz oranı, bankaların birbirlerine verdikleri borçlarda baz alınan değerdir. Bunun haricinde politika faizi olarak adlandırılan bir oran daha bulunur. Politika faizi, bankaların fon almak için yaptığı repo sürecini etkiler. Her iki oran da belirli dönemlerde gerçekleştirilen FED faiz toplantısının ardından açıklanır.
ABD merkez bankası, faiz artırımı yaparak enflasyon oranını korur. Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve belirgin artışıdır. Aynı zamanda talebin arzdan fazla olmasını ifade eder. Bu durum, üretim tüketim dengesinin bozulmasına neden olur. FED faiz artırımı, arz ve talep arasındaki dengeyi sağlar. Bankaların borç verme maliyetlerini yükseltir. Tüketicilerin kredi çekerek yaptığı harcamaları azaltır. Böylece tüketimi azaltarak talep yönlü enflasyonist baskıyı ortadan kaldırır. Merkez bankasının faiz oranını yükseltmesi, tasarrufların artmasına da neden olur. Sermaye sahipleri, yatırım ya da harcama yapmak yerine varlığını yüksek faiz oranlarıyla değerlendirir.
ABD merkez bankaları sistemi, ekonomik koşullara göre faiz oranlarını artırır ya da düşürür. Talebin arzın gerisinde kaldığı dönemlerde tüketimi artıracak çözümlere başvurur. Gecelik faiz oranlarını düşürerek bankaların borçlanma maliyetlerini azaltır. Bu sayede tüketicilerin kredi çekmesi ve sermayesini harcamalara yöneltmesi mümkün olur. Ayrıca sermaye sahipleri düşük faiz oranları yerine reel piyasalar** gibi diğer yatırım kanallarına yönelir.
FED tarafından açıklanan politika faizi, enflasyon dengesini koruyan finansal araçlardan biridir. Bankalar, müşterilerine mevduat ve kredi sağlamak için likiditeye ihtiyaç duyar. Bunun için merkez bankasından fon talep eder. Merkez bankası, bono ve tahvilleri teminat olarak isteyerek bu fonu sunar. Politika faizi yükseldikçe bankaların aldığı fon miktarı azalır. Federal Rezerv Açık Piyasa Komitesi (FOMC), her yıl 8 defa politika faizi açıklar. Bu oranın belirlenmesinde enflasyon oranı, likidite ve dolaşımdaki para gibi ekonomik göstergeler esas alınır.
ABD merkez bankası, politika faizini yükselterek bankaların kredi maliyetlerini etkiler. Kredi çekmenin maliyeti yükseleceği için borçlanma azalır. Bir diğer ifadeyle, harcama yapmak yerine tasarrufa yönelmek daha cazip hâle gelir. Merkez bankası faiz artırımı sonuçları arasında döviz kurundaki değişimler de yer alır. Aşağıda FED faiz oranındaki yükselmeyle Amerikan dolarının değeri arttığında küresel ekonomide yaşanan gelişmeleri görebilirsiniz.
FED merkez bankası faiz kararı sonucunda küresel piyasalarda bazı değişiklikler yaşanır. Faiz oranı yükseldiğinde gelişmekte olan ülkelerin dış ticareti olumsuz etkilenir. İthalata bağımlı olan bu ülkeler, dış ticaret süreçlerini Amerikan doları gibi döviz türleri üzerinden gerçekleştirir. İthalat yapmanın maliyeti artacağı için bu ülkelerin dış ticaret açığı artar. Bir diğer ifadeyle ithalat için yapılan giderler, ihracattan elde edilen gelirleri aşar. Bu durum, cari açığı artırır ve ülke ekonomisinin zarar görmesine neden olur.
Amerikan merkez bankasının faiz oranlarını düşürmesi, enflasyon riskinin bulunmadığını gösterir. Aksine ekonomide bir durgunluğun olduğunu ve piyasayı canlandırmaya yönelik politikaların yapıldığını ifade eder. FED kararının ardından faiz oranı düştüğünde bankaların mevduat ve kredi verme eğilimi artar. Düşük politika faizinin sonuçlarından biri de sermaye piyasalarının olumlu etkilenmesidir. Yatırımcılar, sermayesini emtia piyasaları*** ve borsa gibi alternatif yöntemlerle değerlendirir.
ABD merkez bankası, küresel piyasalardaki beklentilere yön verir. Yatırımcılar, portföyünü bu beklentilere göre şekillendirir. Finansal kuruluşlar, adımlarını faiz türlerindeki artış ya da azalış tahminlerini gözeterek atar. FED’in küresel piyasalardaki etkisinin başlıca nedeni, Amerikan dolarının uluslararası ticaret süreçlerindeki yeridir. Ülkeler arasındaki ticaretin hemen hemen hepsinde para birimi olarak Amerikan doları kullanılır. Amerikan dolarının değer kazanması, ülkelerin dış ticaret açığını etkiler. Para biriminin dolar karşısındaki değeri düşeceği için vatandaşların alım gücü de etkilenir. Özetle ABD merkez bankası, doların uluslararası güçlü konumu sayesinde ülkelerin finansal süreçlerinde etkin bir role sahiptir.
*finansal ürünün nakde çevrilebilme kolaylığı
**menkul değerlerin alım satım işlemlerinin yapıldığı sermaye piyasaları
***ticarete konu olan altın, gümüş, bakır, doğal gaz, buğday ve şeker gibi malların tümü
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.