Devalüasyon, sabit ya da yarı sabit kur rejimi uygulayan ülkeler tarafından kullanılabilen para politikası araçlarından biridir.
Cari denge açığı veren ülkelerde bu uygulama gerçekleştirildiğinde ulusal paranın dış piyasalardaki satın alma gücü düşer. Devalüasyon, sıklıkla küresel ticaret sahasında ekonomik avantaj sağlamak amacıyla tercih edilir.
Sabit kur üzerinden ilerleyen devletlerin üretimi düşük seviyelerdeyse ve uluslararası ölçekte kayda değer bir satışı yoksa ithalata yönlendiği gözlemlenir. İthalat ve ihracat dengesi sağlanamadığı takdirde dış ticaret açığı oluşması muhtemeldir. Bu durumla karşılaşan ülkeler, söz konusu açığı minimum düzeye indirgemek ve piyasalardaki mevcut talebi ithalat yerine ihracata yönlendirmek adına devalüasyona gidebilir. Bu sayede para birimi daha değersiz hâle geleceği için mevcut masrafı karşılamak kolaylaşır. Üstelik ülke içerisinde dıştan alım zorlaşacağından iç pazarda hareketlilik sağlanması mümkün olur.
Devalüasyon tarihinin binlerce yıl öncesine kadar dayandığından söz edilebilir. Eski Yunan ve Roma devletlerinde paranın temsil ettiği maden miktarı azaltılarak devalüasyon uygulandığı bilinmektedir. Altın ya da gümüş cinsinden basılan sikke miktarının çoğaltılması sonucunda para değerinin düşürülmesi mümkün hâle gelmiştir.
Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilali gibi dünyayı değiştiren gelişmeler, küresel ekonomiyi farklı bir noktaya taşımıştır. 19. yüzyılda basılan kâğıt para miktarının artırılması sonucunda meydana gelen enflasyon ve iç fiyatlardaki yükseliş, paranın değer kaybetmesine neden olmuştur. Sonuç olarak para birimlerinin karşılığı olan altın miktarı indirilmiş ve kurlar buna göre ayarlanmıştır.
Devalüasyon, 2000’li yıllarda da tercih edilen bir ekonomik müdahale yöntemidir. Bu uygulama, tarihten günümüze doğru uzun bir yol katetmiştir. Yakın çeyrekte gerçekleşen devalüasyonlar, genellikle ekonomik dengesizlikler ve enflasyonla mücadele için yapılan uygulamalardır. Örneğin; Kazakistan Merkez Bankası, 2014 yılında tengeyi yüzde 20 devalüe etmiştir. Azerbaycan ise 2015 senesinde manatın değerini avro karşısında yüzde 33,9 oranında düşürdü.
Yüksek cari açık veren ülkelerde yeterli yatırım ve sermaye girişi sağlanamazsa döviz kurları üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşabilir. Devalüasyon, bu tür ekonomik sorunlarla mücadele etmek için kullanılan bir para politikası aracıdır. Devalüasyon uygulamasının hangi amaçlarla yapıldığı şu şekilde sıralanabilir:
İhracatı Artırma | Ulusal para birimi devalüe edilerek dış piyasadaki rekabet gücü artırılabilir; ihracatın değer kazanması sağlanabilir. |
Dış Ticaret Açığını Kapatma | Devalüasyon, ulusal para biriminin satın alma gücünü düşüreceği için pahalı olan ürünlere talebin azalması muhtemeldir. İthalatın azalması ve ihracatın artışa geçmesi dış ticaret dengesini sağlar. |
Döviz Talebini Azaltma | Ucuzlayan varlık fiyatları yabancı sermaye girişini teşvik eder. Cari açığın finansmanına bağlı olarak döviz talebinde düşüş gözlemlenir. |
Enflasyonu Düşürme | Cari açık, kur üzerinde ciddi bir baskı yaratır. Devalüasyon ile talep kaynaklı fiyat artışları kontrol altına alınabilir. |
Ülkede üretilen mal ve hizmetlerin yabancı para birimlerinin alım gücünü etkileyecek şekilde artması da devalüasyon uygulamalarını gündeme getirebilir. Paranın devalüe edilmesinin ardından cari açığın azalması sağlanırken ülke ekonomisinde bir durgunluk yaşanması söz konusu olabilir. Enflasyonun uzun vadede kontrol altına alınamadığı bazı durumlarda IMF müdahalesi ile paranın devalüe edilmesi de gündeme gelebilir.
Devalüasyon, cari açığın finanse edilmesinin güçleştiği durumlarda çözüm için kullanılan bir enstrümandır. Hedeflenen devalüasyon sonuçları, döviz talebinin azalması ve böylece dış ticaret açığının daha kolay kapatılabilmesidir. Ancak ülkenin üretim faaliyetleri artan ihracatı ve iç talebi karşılamaya yetmiyorsa ya da sistem büyük oranda ithal girdilere dayalıysa devalüasyon hedeflenen sonuçları vermeyebilir. Devalüasyon başarılı olursa şu sonuçlar elde edilebilir:
Ülke ekonomisi bir ya da daha fazla üründe dışa bağımlıysa ithalat ekonomik daralmaya paralel olarak bir miktar azalabilir. Ancak ithalata ödenen döviz miktarı artmaya devam eder. Ayrıca ülkenin ihraç ürünleri fiyat düşüşlerine rağmen global pazarlarda rağbet görmüyorsa hedeflenen dış satım artışına erişilemeyebilir.
Devalüe ile satın alma gücünün ülke genelinde büyük ölçüde düşüş gösterdiği söylenebilir. Bu uygulama, devletin resmî para biriminin dolar karşısında değerleştirilmesini sağlar. Ancak dolar devalüe edilen para birimine göre değil bağımsız olarak hareket eder. Dünya genelinde gerçekleşen önemli gelişmelerden etkilenen dolar, devalüasyon durumunda yükselişe geçer. Hâlihazırda doların yükselmesini tetikleyen bir gelişme olsa da devalüe edilen para birimi hızla değer kaybedeceği için alım gücü düşecektir. Böylece doların yükselmesiyle aynı durum söz konusu olur.
Hükûmetler, kasıtlı olarak sabit kurdan dalgalı kura geçiş yaptığı takdirde yerel para birimini devalüe etmiş olur. Bu durum, dıştan alım yapmayı zorlaştıracağı için iç pazarın daha hareketli olmasını sağlar. Müdahale sonrası dış açık miktarı azalsa da enflasyon ortaya çıkar. Enflasyon, devletin satın alma gücünü de olumsuz etkiler.
Türkiye’de devalüasyon uygulamalarına pek çok kez başvurulduğunu söylemek yanlış olmaz. İlk devalüasyon, 1946 yılında gerçekleştirilmiş ve USD fiyatı 1,29’dan 2,83 TL’ye çıkarılmıştır. 2. Dünya Savaşı’ndan dolaylı olarak etkilenen millî ekonomi sebebiyle Türk lirası yüzde 40 değer kaybetmiştir.
Türkiye devalüasyon tarihleri, 1946, 1958 ve 1970 şeklinde sıralanabilir. Adnan Menderes hükûmeti 1958’de devalüasyona giderek 2,83 olan dolar fiyatını 9 TL’ye çıkarmıştır. Bu karar, ihracatı olumlu etkilemiştir. Ancak üretim yetersizliğinden doğan ithalat gereksinimi fiyatlarda yükselişe neden olmuştur. Türk lirası için üçüncü müdahale yüzde 66 değer kaybına neden olmuş ve beklenen hedeflere ulaşılamamıştır. Yerli para biriminin değeri sürekli olarak düştüğü için iç piyasada istikrarsızlıklar ve vergi yükü gibi sorunlar meydana gelmiştir.
2000’li yıllarda devalüasyon uygulamalarını tercih eden bazı ülkeler mevcuttur. Kazakistan, Çin ve Azerbaycan söz konusu müdahale ile para birimlerini dolar karşısında devalüe etmiştir. Bu süreç doğru yürütülmediği takdirde mevcut sorunlara çözüm getirmekten öte çok daha büyük zararlar doğurabilir. 2019 yılında Venezuela’da yapılan müdahale, ülkedeki enflasyonun birkaç yıl içerisinde yüzde 500,000 seviyesine yükselmesine yol açmıştır. Bu durum, ülkeden ciddi ölçüde sermaye kaçışına ve insani kriz hâline dönüşen ekonomik istikrarsızlıklara sebep olmuştur.
Yatırım dünyasındaki gelişmeleri, güncel faiz oranlarını ve finansal enstrümanları takip etmek HangiKredi ile son derece kolaydır. Hesaplama araçları ile kredi hesaplama, karşılaştırma ve başvuru işlemlerinizi dakikalar içerisinde gerçekleştirebilirsiniz. Size en uygun kredi faizlerini bulmak için HangiKredi faiz hesaplama programını kullanabilirsiniz.
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.