Yatırımcıların getiri arayışı sürüyor, bir grup yatırımcı menkul kıymetlere yönelirken diğer bir grubun ilgisi gayrimenkul piyasasında yoğunlaşıyor.
İçindekiler
Hatta erzak başta olmak üzere evinin temel ihtiyaç maddelerini alan insanlar bile var. Hepsinin amacı aynı.
Çünkü genel kanı şu: Bugün alan karlı çıkar. Yarın bugünden pahalı olacak. Enflasyon beklentilerindeki bozulmayı toplumun her kesiminde rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Hatta insanlar, ihtiyacı olandan fazlasını alıyorlar. Sebep yine aynı: Yarın bu malı bu fiyata bulamam.
Yatırımcıların, yatırımlarını Türk Lirası’nda değerlendirmek istememeleri de bu döngüyü körüklüyor. Bu kadar yüksek enflasyon elbette çok büyük bir sorun. Ama yatırımcı tarafından bakıldığında ana sorun enflasyon değil, negatif faiz.
Enflasyon Türkiye’de, bugünlerde %60’ın üzerinde seyrediyor. Bir miktar daha yükselme olasılığı da oldukça yüksek. %60 enflasyonun olduğu yerde, siz yatırımcıya %60’ın üzerinde bir getiri verirseniz, yani yatırımcı reel bir getiri sağlarsa, TL’de kalır ya da en azından kalmayı düşünebilir. Ama %60 enflasyonun olduğu yerde siz yatırımcıya %14 faiz verirseniz (TCMB Politika faizi) yaklaşık 45 puanlık bir negatif faize yatırımcı ilgi göstermez.
Son dönemlerde Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile yatırımcının TL’de kalması teşvik edilmek isteniyor. Verilere baktığımızda da ciddi bir yatırımcı ilgisinin olduğunu söylemek mümkün ancak yatırımcı birikimini TL’de değerlendirmiyor aslında. Yatırımcı maksimum %17 faizi alıyor. Bunu klasik mevduat yapsa da alacak KKM’de. Kur yukarı giderse aradaki farkı da alacak. Onun için yatırımcının kafası rahat. Dolayısı ile ortada bir “liralaşma”dan söz etmek mümkün değil.
Otuz yıla yaklaşan meslek hayatımın neredeyse tamamı (neredeyse dememin sebebini birkaç satır sonra anlayacaksınız) yatırımcılara borçlanmamayı tavsiye ederek geçti. Özvarlıkları ile yatırım yapmalarını, mümkün olduğunca borca girmemelerini, gireceklerse de borcun toplam yatırım tutarı içindeki payının düşük olması gerektiğini anlattım hep.
Ama bugünün Türkiye’sinde işler değişti. Daha doğrusu şartlar değişti. O kadar şey değişince mecburen bu döneme özel benim de söylemlerim değişti.
Lüks tüketim olmamak kaydı ile isterseniz ev alın, isterseniz arsa-tarla, isterseniz araba; fakat mutlaka kredi ile alın. Hatta kullanabildiğiniz en yüksek kredi miktarını kullanarak alın.
Nedenini kısaca anlatmaya çalışayım. Enflasyon %60, kredi maliyeti %30’larda. Aradaki fark net biçimde yatırımcı lehine.
İkincisi bugün kullandığınız kredinin aylık ödeme tutarı gözünüzde büyüyor, acaba ödeyebilir miyim diye sizi endişelendiriyor olabilir. Bu endişeyi duymak da gerekir. Ama şunu unutmayın. Ödeyeceğiniz kredi tutarı sabit. Yani aylık ödemeniz gereken tutar vadenin sonuna kadar değişmeyecek.
Aylık ödenecek tutar 10,000 TL ise bu tutar vade sonuna kadar sabit, hep 10,000 TL ödeyeceksiniz. İlgili dönemde enflasyon kadar hatta kötü senaryoda enflasyonun altında bir gelir artışı elde etseniz bile o 10,000 TL’lik aylık ödeme çok da uzun olmayan bir sürede sizin açınızdan çok daha kolay ödenebilir hale dönüşecek. Üzgünüm ama enflasyonist ortama bir de negatif faiz eklediğinizde işler böyle yürüyor.
O nedenle korkmayın, borçlanın.
İnanan tüm okurların Ramazan Bayramı’nı kutluyor, sağlıklı günler diliyorum.
Mert Yılmaz'ın diğer içeriklerine göz atmak için:
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.