Geçen hafta gerçekleşen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) Para Politikaları Kurulu toplantısında politika faizi yüzde 8,25 ile sabit bırakıldı.
Geçen hafta gerçekleşen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) Para Politikaları Kurulu toplantısında politika faizi yüzde 8,25 ile sabit bırakıldı. Yıl sonu kendi enflasyon tahminini yüzde 7,4’den yüzde 8,8’a yükseltmiş bir TCMB’nin en azından enflasyon kadar bir politika faizi vermesi gerekirdi. Yani aslında 75-100 baz puan bir artırım bile şimdilik yeterli olabilirdi. Bu artırımı yapabilseydi TCMB hem bağımsızlık hem kredibilitesi açısından ekstra bir güven kazanırdı. Peki faizler düşecek mi? Mevcut durum bize ne söylüyor.
Enflasyonun artmasının yanında kurun da son dönemde yükseldiğini görüyoruz. 16 Temmuz’da 6,8582 olan USD/TL kuru bir ay içinde hızla yükselerek 21 Ağustos’ta 7,33 seviyelerinde bitirdi. Yılbaşından beri TL yüzde 24 değer kaybetti. Bu kurların artmasının mutlaka maliyet ve ithal mallar üzerinden enflasyona negatif bir etkisi olacaktır.
Merkez Bankası son toplantısında temmuz ayından beri toplamda 1.575 baz puan düşüşe işaret eden indirim döngüsü sonrası bekleyişini üçüncü aya taşımış oldu. Siyasi baskılar nedeniyle politika faiz artırımı daha doğrusu faiz normalleşmesi gerçekleşemedi. Bununla birlikte politika faizi hariç piyasada bulunan tüm faizlerin son dönemde yükseldiğini de belirtebiliriz. Tahvil faizleri, mevduat ve kredi faizleri ve en önemlisi TCMB’nin piyasaya fonlama faizi 180 baz yükselerek bir ay önce yüzde 7,50 olan fonlama faizi yüzde 9,30 seviyelerine yükseldi. Tabela faizi olan gösterge faizi artırmak yerine bir de Türk Lirası ve yabancı para zorunlu karşılıklarda artırımlara gitti. Alınan bu kararla piyasadan 17 milyar Türk Lirası ve 8.5 milyar dolar karşılığı döviz ve altın cinsinden likiditenin çekilmesi bekleniyor.
TCMB Para Piyasası Kurulu (PPK) açıklamasında yer alan enflasyonla ilgili değerlendirmesinde birim maliyet artışları dışında döviz kuru ve kredilerdeki gelişmelerin de talep yönlü dezenflasyonist etkileri sınırladığını ve çekirdek enflasyonun yükseldiğini ifade ediyor. PPK, cari dengeyle ilgili olarak ise salgın döneminde likidite ve kredi politikalarına bağlı olarak ithalatta görülen canlanmanın bu tedbirlerin kademeli olarak azaltılmasıyla dengelenmesini beklediğini belirtiyor.
TCMB, TL’de oynaklık önemli ölçüde artmazsa, mevcut faiz koridorunu kullanarak ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini daha da yükseltmeyi tercih edebilecektir. Özetle bir kez daha bankanın unorthodox (geleneksel olmayan) para politikası yöntemleri ile yola devam edebileceği görüyoruz.
Özet olarak TCMB’nin son kararı daha önceki sert kur hareketlerinde attığı adımlarla paralellik gösteriyor. Türkiye’de tasarruf sahiplerinin hem gerçekleşen hem de beklenen enflasyonun altında faiz ortamı bulunması nedeniyle döviz tevdiat hesapları ve altın hesaplarında bir çözülme beklemiyorum.
TCMB’nin faiz hadlerini TL’nin cazibesini artırıcı noktaya çekene kadar ve enflasyon görünümünde anlamlı bir iyileşme görene kadar maalesef TCMB üzerindeki faiz artırım baskısı önümüzdeki dönemde daha da belirgin hale gelecektir. Gelecek günlerde kurlar ve enflasyon artmaya devam ederse tüm faiz oranları artmaya devam edebileceğini söyleyebiliriz. Böyle bir durumda en sonunda politika faizi de artacaktır, geç kalmanın zararının da fazla olmamasını umalım.
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.